17 Nisan 2009 Cuma

İzlemek iİstediğim Film (Kara Köpekler Havlarken)

Akşam 9.30 seanslarını hiç sevmem, iyice kalabalık olur, bütün günün bıraktığı yorgunluk başımı ağrıtır, gözlerim ağırır, kısacası sevmiyorum bu saatlerde festival karmaşasına girmeyi. bir ilk gösterim, erkan can ın olduğu bir film, hem de yönetmen 26 yaşında, işte o yüzden dün oradaydım... ve ne ilginçtir filme gitmemin belki de en önemli sebebi olan 26 yaşındaki yönetmen imgesinin altı bizzat yönetmen tarafından daha film başlamadan çizildi. biz hepimiz otuzun altındayız dedi gururla, izlemek istediğimiz, yapmak istediğim filmi çektim dedi akabinde. benden birkaç yaş büyük olsa da aynı dönemleri yaşayadığımız için yönetmenin iddiasını, acelesini garipsemedim, ama böyle bir cümle asla kuramam, orası da ayrı.

Sonra film başladı. bir cenaze sahnesininin ardında küçük diyaloglarla mahallenin gençleri ve melek sevgili bize tanıtıldıktan sonra küçük mahallenin dibinde abilerin diktikleri alışveriş merkezine girildi. bilindik chopin melodisi üstüne birkaç alışveriş merkezi planıyla beraber uçurum en baştan gösterildi; mevzu ortaya kondu karakterlerin dertlerini anladık. mahalle hikayelerinde görmeye alışkın olduğumuz ikili imgesi-neden hep böyledir,yani ikisi de ağır abi olsa veya ikisi de maymun olsa hikayenin çekilmez hale mi geleceğini düşünür senaristler hep, ağır abi ve maymun çaça yirmilerin ortasına gelmiş artık kendi işlerine kurmak isteyen, alışveriş merkezinin güvenlik ihalesini alarak hayatlarına "beyaz sayfa" açmak isteyen iki gençtir, ama senin de tahmin edeceğin üzere işler o kadar kolay olmayacaktır onlar için.

Çaçayla ismini unuttuğum ağır abinin günlük rutinlerini anlatarak bir mahalle portresi verilmeye çalışılmış. açıkçası bence gayet güzel oynanmış sahneler, oyunculuk hiç sırıtmıyor. fazlasıyla uzatılmış ve seslerin anlaşılamadığı-tamamını altyazıdan okudum bu bölümün- kahve planından sonra elemanları içeri alıyorlar. nezarethanede beklerken çaça polislere abi azıcık döndürün televizyonu da biz de izleyelim, nerede kaldı ab mevzuatları kabilinden bir şeyler söylüyor ve artık çaça karakteri gözümde netleşiyor. çaça bütün film boyunca ağır abinden rol çalıyor, resepsiyona geliyorlar görevli kıza yazıyor, merdinvenleri çıkıyorlar o önlerinden geçen kıza bakmaktan yürümeyi unutuyor, koşması bile insanları güldürmek için düşünülmüş, bir tek bana kalırsa kafayı herife geçirdikten sonra arkadaşlarıyla konuşurkenki şişinmesi hikaye içinde yararlı oluyor, çaça karakteri karikatürize olarak hikayenin anlatımında sekteye neden oluyor, bütün bunun altında dizi mantığının filme yerleşmiş olması var bence. dizilerde nasıl her şey gözümüze sokulursa burada aynı durum var. bitmiş çay, dolu çaya ayrı bir kesme, seçilen mekanda gökdelenler sürekli nerede olduğumuzu bize hatırlatıyor, hadi bunları geçelim, o masum anaokulu öğretmeni melek kadın simgesi, defarlarca gördüğümüz hikaye, bütün bunlar filmin anlatımını zayıflatıyor.

Film ilerliyor ama çaça durulmuyor. gerilimin en üst noktaya çıkması gereken yerde kapşonlu çaça yine başrolde kartonları tekmeliyor, kapıya asılıyor, anlatımı komediye çeviriyor-bu arada seyircinin bir kısmının çaça ya ısınsa da diğer bir kısmının ondan tiksindiğini belirtmeliyim, bütün salona yayılan kahkalar duymadım-. kısacası film bitiyor, adamları köpekler parçalıyor ama benim aklımda sadece çaça kalıyor ve birçoğu içinde durum aynı.

Kara köpekler havlarken izlerken sıkılmayacağınız, akıcı bir anlatımı olan, oyunculukları başarılı bir film. kenar mahalle merkez diyalektiğinde sınıf atlama mücadelesini anlatmak isterken konuyu sosyolojik farklılıklardan ziyade büyük balık küçük balık hikayesi gözüyle ele alan, çaça nın eline bakan bir film. sonuçta ortaya izlemek istedikleri o farklı film çıkıyor mu, orasından fena halde şüpheliyim ne yazık ki.

4 yorum:

  1. Goygoy, Zilzal ve Araf sonrası çok istiyordum bu filmi de görmek, biletim de vardı ama son dakikada giremedim maalesef. Bu yorumdan sonra tekrar pişman oldum bak gidemediğime. =)
    İzleriz umarım biyerlerde

    YanıtlaSil
  2. elbet girer gösterime, en kötü ekim sonrasına kalır abi. yalnız ben bu adamda fazlasıyla ana akıma kayma potansiyeli gördüm, bakalım göreceğiz ilerde.
    ya bu arada bütün filmlere saydırıp duruyorum, kötü hissettim kendimi.:)

    YanıtlaSil
  3. valla Bahadır Er işini bilir gibime geliyor. Kötü anlamda mı iyi anlamda mı olur orasını bilemiyeceğim ama=)

    YanıtlaSil
  4. Güzel film, hele müziği çok hoşuma gitti:

    buradan da dinleyin derim:
    http://friendfeed-media.s3.amazonaws.com/4bcaf96c332d87b1385fc0e7f35d6c08c35f073b

    YanıtlaSil