She can look in the future, And drive away all your fears
Everything will come right, If you only believe The Gypsy
She could tell at a glance, That my heart was so full of tears
She looked at my hand and told me,My lover was always true
And yet in my heart I knew, dear ,Somebody else was kissing you
But I'll go there again,'Cause I want to believe The Gypsy
That my lover is true,and will come back to me some day..”
Ink Spot performansı eşliğinde, Frank’in (Leonarda di Caprio), April’i (Kate Winslet) bir partide görmesiyle başlar filmimiz...Tanışmalarının ardından April ile Frank’in yaşayacakları hakkında ilk kilit cümle Frank’den gelir..
April: Nelerle ilgilenirsin? Frank: (gülerek) Bu soruyu cevaplarsam yarım saat içinde ikimiz de sıkıntıdan ölmüş oluruz.
.............Birbirlerine aşık çift Frank ve April Wheeler, “diğerleri gibi” olmak istemedikleri bir hayatı yaşayacaklarına inanmışlardır. Adı Revolutionary Road olan (Devrim Sokağı/Yolu) olan sokaktaki güzel evlerine taşınırlar. Frank sevmediği sıkıcı işinde çalışmakta, April ise, kimsenin beğenmediği bir performansla aktrislik hayallerine devam etmektedir. Birbirlerini çok seven çiftin arasındaki ipler, zaman içinde gerilmeye başlamıştır ve bir gün, herşeyi eskisi gibi yapmak ve rutinlikten kurtulmak adına, April Frank’a çok parlak bir fikirle! gelir...Yaz sonunda Paris’e taşınılacak ve herşeye yeniden başlanacaktır...Ancak işler planlandığı gibi gitmez, April’in sürpriz hamileliği ve Frank’in terfisi işleri karıştırır..
..........
Film boyunca, April in travmaları , Frank’ın gerilimleri ve ikisi arasındaki, ilişkilerini ve kendilerini sorgulama halleri inanılmaz gerçek, tanıdık ve kalbinize dokunuyor. Sıradan olmaktan kaçan ve ani bir kararla hayatlarını bildik rutinlerden kurtarmaya çalışan çift için, kendilerini keşif yeniden başlamakla kalmıyor, Frank alıştığı düzenin bozulmasına hazır olmadığını, olmaktan çok korktuğu “diğerleri” gibi olmaya başladığını, April ise çocukların aslında kendi için istemeden de olsa ikinci planda olduğu gerçeğini, kronik mutsuzluğuyla başa çıkamayacağını, istemediği o hayatı hep yaşamak zorunda kalacağı gerçeğiyle yüzyüze kalıyor. Bu arada ikisinin de birbirlerine ihanetleri karşısında Frank’in kendini suçlu hissetmesiyle bunu April’e söylemesi April’in ise kendi kaçamağından hiç bahsetmeye gerek görmediği, Frank’e çok net bir şekilde” seni artık sevmiyorum,..bana dokunursan çığlık atarım” dediği gerilimin, mutsuzluğun tavan yaptığı sahnelerdeki oyunculuklara şapka çıkartmak gerek.
Leonardo di Caprio, Kate Winslet’ın karşısında Titanik’ten beri, “kardeşi gibi görünme” sendromunu hala bize yaşatsa da, ikisinin de oyunculuklarının , kendinize sizin o travmaları yaşıyor olduğunuzu hissettirecek kadar iyi olduğunu tekrar belirtmek isterim. Micheal Shannon’un, bir süre psikiyatrik tedavi görmüş, zeki adam, John Givings rolünde, çifte hayatları hakkındaki gerçekleri acımasızlıkla yüzlerine söylediği sahneler, zaman zaman klişe bir oyunculukla sergilenmiş gibi görünse de;
“..Bir konuda çok memnunum. Hangi konuda olduğunu bilmek ister misin?
(eliyle April’in şiş karnını işaret ederek)..O çocuk ben olmayacağım için gayet memnunum...”
sahnesindeki repliği ve oyunculuğu ile filmin en çarpıcı sahnelerinden birine imzasını atıyor kanımca.
Final sahnelerine gelince, oyunculukların ders niteliğinde kabul edilebileceğini düşünmekteyim. Travmaların nasıl sonlandığının görülebilmesi adına son sahnelerden fazla bahsetmeyeceğim..
Revolutionary Road, hem iyi bir edebiyat uyarlaması, hem de gerçekten sıkı ve güzel bir kurguya sahip. Hepimizin aklından çoğu zaman geçen, “başkaları gibi olmak istememe” haline gerçekçi bir yaklaşım. Yine de “Hayallerin Peşinde” koşmayı bırakmamak adına, yazımı Ink Spot’un şarkısındaki manidar dizeleri hatırlatarak bitirmek istiyorum…
…………………………………..
She can look in the future, And drive away all your fears
Everything will come right, If you only believe The Gypsy
………….
..iyi seyirler..
Dip Not: Revolutionary Road, Richard Yates'in 1961 tarihli aynı adlı romanından Justin Haythe tarafından uyarlanan 2008 yapımı film. Yönetmenliğini American Beauty filmi ile Oscar ödülü kazanan Sam Mendes' yapıyor. Winslet, DiCaprio ve Kathy Bates bu filmle, 1997 yapımı Titanic filminden sonra ilk kez bir araya geliyorlar. Revolutionary Road aynı zamanda Kate Winslet'ın eşi Sam Mendes ile yaptığı ilk film projesidir.
Ayrıca “Revolution Road”u izleyen” Little Children”ı da izledi...
1- eli'ne sağlık, filmi yeniden izler gibi oldum=)
YanıtlaSil2- bu film bence en oscarda iyi film dalında aday olmalıydı.
3- filmdeki başarısız evlilik, gerçek hayattaki yönetmen-oyuncu evliliğiyle çok başarılı bir şekilde anlatılmış.
4- filmi içerisinde, April'in durumunu çok güzel anlatan bir kare vardı. dakikasını ve saniyesini bilehare bildiririm
"Bu senenin en etkileyici filmi."
"ben"
Sıradan olmamaya and içmek ama yine de zincirleri kıramamak... Kendimden çok şey bulduğum, umutsuzluğu arttıran bir filmdi. Yazınız güzel..
YanıtlaSilgerçekten güzel bir filmdi, üzerine birşeyler yazmak kaçınılmaz..teşekkür ederim yorumlarınız için:)
YanıtlaSilFilmde sıradan olmamaya and içmek konusu vurgulansada 2.planda seyirciye insanların hiçbir zaman tam olarak mutlu olamayacaklarını anlatmaya çalışıyor ve bunun üzerine düşünmemizi sağlıyor.iyi bir iş,çocuklarda mutluluk getirmiyor,insanları tatmin etmeye yetmiyor.sorulması gereken soru şu parise gidilseydi bunların hiçbiri yaşanmaz mıydı???yada.....:)yazınıza bu fikride eklemek istedim.yazınınz gerçekten güzel.tebrik ederim.
YanıtlaSil