1 Nisan 2009 Çarşamba

"Un Chien Andalou" Gerçeküstücülük ve Gerçeküstücüler

"Un Chien Andalou" iki düşün bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Dali’ye yaptığı bir ziyarette, rüyasında; ayı kesen ince uzun bir bulutla [filmde de ince bir bulut ayın tam ortasından geçmektedir], bir gözü kesen ustura gördüğünü anlatır Bunuel. Bunun üzerine Dali’de bir gece rüyasında karıncalarla dolu bir el gördüğünü anlatır ve şöyle der: “Bu düşlerden yola çıkarak bir film yapsak nasıl olur ?” İlk etapta Bunuel bu fikre yanaşmasa da sonrasında işe koyulurlar.

Çok kısa bir sürede yazarlar senaryoyu, neredeyse bir hafta bile sürmez. Senaryoyu oluşturmaya karar verdiklerinde basit diye niteledikleri bir takım kurallar getirirler; psikolojik, kültürel ve de mantıksal hiçbir açıklamaya meydan vermeyecek düşünce ve görüntüleri benimsemek gibi. Usa aykırı her düşünceye açık olmak esas alınırken nedeni hiç araştırmadan sadece ilgilerini uyandıran ve kendilerini şaşırtabilecek görüntüleri benimserler.

Senaryo üzerinde çalıştıkları süreç içerisinde asla anlaşmazlığa düşmediklerini anlatıyor Bunuel. “Bir fikre birimiz karşı çıkarsa doğruluğunu algıladığımıza olan inançtan olsa gerek hemen onu iptal ediyorduk ve bunun aksine de ikimizin hemfikir olduğu yerleri de hemen senaryoya alıp tam bir özdeşme sergiliyorduk” diyerek aktarıyor yazılım dönemini. Tabi ki senaryoyu bitirdikleri vakit fark ettikleri ilk şey bunu kimsenin asla kabul etmeyeceği düşüncesi oluyor. Ve Bunuel bu kesinlik üzerine filmi tamamen kendisi yapmaya karar verip annesinden para istemeye koyuluyor ve nihayetinde de noterin devreye girmesiyle de olsa- film için gereken parayı alıyor. Onbeş günde çekimi bitecek olan bu film için Bunuel, Paris’te Billancourt Stüdyoları ile anlaşıp; kameramanı Duverger ve Batcheff & Simon Mareuil adlı oyuncuları ile filmini kotarır.

“Filmin çekimi esnasında platoda toplasan 6-7 kişi kadardık” diyor yönetmen ve dahası oyuncular dahil kimse ne ya¬pacağını bilmiyordu. Verdiği direktifler gerçektende filmin gideceği yeri gösteren cümlelerden oluşuyor; “Wagner’i dinlediğini düşünerek camdan dışarı bak” gibi. Fakat camdan bakan sadece bakıyor; çünkü nereye ve niye baktığını bilmi¬yor. Çekim notlarına kameramanı ile olan uyumunu da ekliyor Luis Bunuel.

Olayın diğer kahramanı Dali elbet; çekimlerin son dört gününe yetişebilen Dali, Bunuel’in aktarısıyla: “Tüm zama¬nını derisi saman doldurulmuş eşek kafataslarının gözlerine zift doldurarak geçiriyor.” Filmin kurgusunun bitip ne yapılacağı üzerine düşündükleri dönemde -bir yandan da filmi bazı gözlerden kaçırmaya çalışmaktadırlar- Man Ray ile tanışır Bunuel. Ve Ray’in aracılığıyla gerçeküstücülüğün ünlü kalemlerinden biri olacak Aragon ile tanışır. Bu samimiyetin ardından Ray ve Aragon, filmi Ursulines Stüdyoları’nda görürüler. Her ikisi de film için bir ilk gösterim gecesi hazırlamak gerektiği fikrini öne sürerler.

Sadece gerçeküstücü sinema için değil gerçeküstücülüğün tümü için o zamanlar şu yorumu açıklamayı- yapar Luis Bunuel: “Amerika, Almanya, İspanya, Yugoslavya gibi çeşitli yelerde yaşayan ve daha birbirlerinden haberi olmadan aynı akıldışı ve içgüdüsel anlatımı benimsemiş insanların uyduğu bir tür çağrı oldu gerçeküstücülük. Bu sözcüğü daha hiç duymadan, İspanya’da yayımlamış olduğum şiirler, bizleri Paris’e çeken bu çağrının bir belirtisi idi. Aynı şekilde, Dali ile beraber Endülüs Köpeği’nin senaryosu üzerinde çalışırken, kendiliğinden oluşuveren bir yazı türü kullanıyor, farkında olmadan gerçeküstücü anlayışı benimsemiş oluyorduk.”

Bu noktada film bir özellik daha kazanacak ve gerçeküstücüleri Blanche Meydanı’nda Cyrano Café’de bir araya getirecekti. Bu diğer yandan Bunuel’in Ray ve Aragon’u saymaz isek ilk defa akım üyeleriyle tanışması demekti. Bu toplantıda bulunanlar arasında: Max Ernst, Andre Bréton, Paul Eluard, Tristan Tzara, René Char, Pierre Unik, Tanguy, Jean Arp, Maxime Alexandre ve Magritte yer alıyordu.

Filmin ilk gösterimi için ücretli davetiyeler hazırlanır ve Paris’in seçkin isimleri Ursulines Stüdyoları’nda bir araya gelir. İzleyiciler arasında gerçekten de sıkı isimler vardır; Picasso, Le Corbusier, Cocteau, Christian Berard, Georges Auric gibi. Bunu dışında tüm gerçeküstücüler tam kadro oradadırlar. Bunuel filmin sonraki çoğaltımlarında perde ve ekrana da yansıyacak olan şu müthiş cümleyi kura¬caktır: “Başarısızlığa uğramam halinde, izleyicilere fırlatmak için tüm ceplerimi çakıl taşlarıyla doldurmuştum.” Bunu desteklemek içinde şu cümleleri kurar yönetmen: “Dulac’ın Artaud’nun senaryosundan yola çıkarak yaptığı La Coquille et le Clergyman filmi izleyici yuhalamıştı; oysa benim hoşuma gitmişti. Ben kendimi bundan da kötüsüne hazırlamıştım.” Ama çakıl taşlarına gerek olmayacaktı, hem de hiç; salondan gelen tek ses ardı arkası kesilmeyen alkış ve ıslık sesleridir.

Bunun sonrasında yönetmen kesin bir şekilde gurubun içindedir ve Breton’un evinde yapılan toplantılara katılmaktadır. Un Chien Andalou’ya dönelim; film, ilk gösterimi ardından Stüdyo 28 tarafından satın alınır. Bu nokta neredeyse yönetmenin yaşamının sonuna dek sürecek olan tehdit ve hakaretleri de başlatmış olacaktı. Zira ilk göste-rimlerden he¬men sonra -ki film çok uzunafişte kalmış ve iyi hasılat getirmişti- insanlar karakollara başvurup: “Bu vahşet saçan edepsiz filmi yasaklamanız gerekir.” şeklinde rahatsızlıklarını dile getirmişlerdi. Gösterimlerin biri esnasında filmle alakalı mıdır bilinmez ama hamile bir kadın düşük yapar, bu mal¬zeme olarak kullanılmak istense de film yasaklanmaz.

Bu yazı Şenol Erdoğan'ın "Avant-Garde Sinema Üzerine" isimli kitabından alıntıdır.

2 yorum:

  1. bunuel in gerçeküstücülük üzerine düşüncelerini okumak isteyenlere son nefesim isimli kitabını öneririm, bu filmin yanı sıra bütün kariyerinden bahsediyor bu kitapta.
    bu arada şenol abimizin bu kitabını okumadım, kimden çıkıyor abi, altı kırk beşten mi?

    YanıtlaSil
  2. Kitap olarak yayınlanmamış olabilir. İnceleme şeklinde bir dizi olarak da yayınlamıştır belki. "Son nefesim"in birazını okumuştum. Oldukça iyi bir kaynak.

    YanıtlaSil